22 Mayıs 2011 Pazar

ZEYTİNYAĞLI TAZE FASULYE














Pazara ninemle gitmenin faydaları. Lezzet garantili meyve-sebzeler, kazıklanma ihtimali yok. Bütün zerzevatın nasıl alınması gerektiğini bilir kendisi. Hem yaşına hürmeten, hem de bir sonraki hafta gelip pazarı başlarına yıkma potansiyeli nedeniyle pazarcılar da nineme herşeyin en iyisini verir : ))  Ben de geçen hafta bu sayede körpecik taze fasulyeler alıp pişirdim, şeker gibiydiler valla.

Malzemeler:
Yarım kilo taze fasulye
1 orta boy kuru soğan
1 büyük domates
tuz-karabiber
2 kesme şeker
1,5 çay bardağı zeytinyağı
-------------------------------
1) Fasulyeleri ayıklayıp, boydan ikiye kesin,
2) Domatesin kabuğunu soyup halka halka dilimleyin, soğanları yemeklik doğrayın,
3) Bütün malzemeleri çiğden tencereye alın, orta ateşte pişirin,
4) Suyunu iyice çektiğinde (hafif dibini tutması daha lezzetli yapar) 1 çay bardağı sıcak su ekleyin. Suyu yeterli olmazsa, azar azar ilave edin.

Afiyet olsun!

20 Mayıs 2011 Cuma

SICAK TEREYAĞ - LİMON SOSLU KUŞKONMAZ














Aman da ne güzel kuzu gibi yatarmış benim kuşkonmazlarıııım. Biz üç günde bir yemezsek fenalaşıyoruz şekerim, soframızın vazgeçilmezi...dermişim :))) Valla bir yerlerde yemişliğim ve sevmişliğim vardı kuşkonmazı, hatta en son Nivea'nın 100.Yıl kutlamaları için gittiğimiz Hamburg'da güzel bir akşam yemeğinde çorbasını ikram etmişlerdi de hoşuma gitmişti. Bu aralar mevsimi sanıyorum. Hamburg dönüşü bir baktım, sevgili Migros'umuzda demet demet, üstelik de alınmaz bir fiyata değil, satılıyor. Kendim pişirmeyi denemek için fırsat dedim. Ne yapabilirim diye internette araştırırken, "kesin ailemizin Jamie'si yapmıştır bu zerzevatla birşeyler" diye düşündüm ve "Jamie Oliver" ın sitesine girdim. Canım benim, bahçede yetiştirdikleriyle kuşkonmazlı patatesli tart yapmış, videosu da var. Nefis birşey ve fekat gelin görün ki karbonhidratları büyük ölçüde yasaklayan Karatay Diyeti'ne daha yeni baş koymuş olan bendeniz, burnumu çekerek vazgeçtim bu tarifi yapmaktan :(( Bir ara deneyeceğim ama çok aklım kaldı. Daha sağlıklı birşey pişireyim diyerekten, tereyağına kucak açan diyetim sayesinde bu güzel tarifi uydurdum. Daha sonra gördüm ki çok destekli atmışım, literatürde gerçekten de tereyağlı limonlu sos diye birşey varmış. Benim gibi tereyağ seviyor, ekşiye bayılıyorsanız, bu tarifi seveceksiniz...
Malzemeler:
1 bağ yeşil kuşkonmaz
2 tepeleme kaşık tereyağ
Yarım limonun suyu
Tuz-karabiber
---------------------
1) Kuşkonmazların sap kısımlarından 3 parmak kadar kesip atın. Bir sebze soyucuyla ortalarından aşağıya doğru soyun,
2) Tuz eklenmiş kaynamakta olan suya atıp 10-12 dakika haşlayın (çok erimeyecek, hafif kırt kırt kalacak) ve süzün
3) Tereyağını eritin, ocaktan alıp üzerine limonu sıkın ve karıştırın,
4) Tabağa aldığınız kuşkonmazların üzerine gezdirin, tuz ve taze çekilmiş karabiber ekleyin.

Afiyet olsun...

17 Mayıs 2011 Salı

KIYMALI ENGİNAR

















Eveet! Gezdik tozduk, gelelim artık konumuza. Blogları bir kapat bir aç saçmalığı nedeniyle içim daraldı, ne zamandır elim ermedi yeni tarifler yayınlamaya. Ama dönüşüm muhteşem olacak!
Geçenlerde enginarı çiğ yemeyi denedim, çok hoşuma gitti. Artık salatalara çiğden dilimleyip koyuyorum, tabi dilimlerken bir yandan da katır kutur yiyorum. Kıymalı enginar benim bugünkü uydurmam. Biz çok beğendik, çok kolay, çok lezzetli...
3-4 kişilik
Malzemeler:
4 adet enginar çanağı (limonlu suda bekletilecek)
1 büyük kuru soğan
150-200 gr kıyma
10-12 dal maydanoz
Tuz-karabiber
2 kesme şeker
----------------------------------------------------
1) Kıymayı zeytinyağında tuz ve karabiber ekleyerek kavurun,
2) Yemeği pişireceğiniz tencerede yarım daire şeklinde doğranmış soğanları şeffaflaşana dek pişirin. Bu aşamada iri doğranmış enginarları tencereye alın ve şekerini ekleyerek yumuşayana dek pişirin,
3) Enginarlar pişince (ben çok yumuşatmıyorum, hafif diri bırakıyorum) kıymayı ekleyin,
4) Kıyılmış maydanozu üzerine serpip altını kapatın.

Afiyet olsun!

16 Mayıs 2011 Pazartesi

NIVEA'NIN 100.YIL KUTLAMASI - ORADAYDIM !!!

 Malum mavi kutu. Hepimizin elinden geçmiştir ömründe en az bir kere. Ya anneannemizin banyosundan, ya annemizin makyaj masasından ya da teyzemizin dikiş çantasında iğnelerini koyduğu kutu olarak hatırlarız onu. Sadece mavi kutu değil tabi, çeşit çeşit Nivea ürününden hiç kullanmamış olan kimse yoktur herhalde. Hayatımızın her döneminde herhangi bir ürünüyle evimize girmiş olan bence samimi bir markadır Nivea. Burnu havada değildir, herkes tarafından kolayca ulaşılabilir. Sanırım Nivea'yla ilgili en sevdiğim şey de klasikleşmiş olan kokusudur, çocukluğumdan beri burnuma yapışmış kalmış sanki :) Nivea'nın krem kokularının farklı coğrafyalara göre değişik üretildiğini biliyor muydunuz? Mesela Arap ülkeleri için üretileni merak edip kokladım, "musk" ağırlıklıymış, çok yoğun, ağır bir kokusu var, gerçekten de tam oralar hitap ediyor. Nerden biliyorsun, nasıl kokladın, Arabistan'da mıydın derseniz... öhöm öhöm, 8-10 Mayıs'ta Hamburg'da şahane bir cruise gemisinde bir tarafımda Nivea'nın yeni yüzü Rihanna, markanın 100. yaş kutlamasındaydım! Şaka değil!

Böyle güzel sürpriz olur mu? Bir gün Fikri Mühim'de, tüm samimiyetimle, herşeyden habersiz bir anket doldurdum, hoop Nivea beni Hamburg'a götürdü. Çok şanslıyım nazar değmesin! Meğer anket Nivea tarafından yaptırılmaktaymış, amaç Nivea'yla gönül bağı olan birkaç Niveasever'i Hamburg'a götürüp, mavi kutunun 100. doğumgününü bir cruise gemisinde beraber kutlamakmış, gezmek tozmak, yemek içmek, yaklaşık 800 benim gibi Niveacıyla beraber canlı canlı dünya şekeri Rihanna'yı dinlemek, cruise gemisindeki Nivea müze - laboratuvarını gezip bilgi almak, masajlar, cilt analizleri yaptırmak, aramızda olan çok hoş ve yakın Figen Batur'la sohbet etmek, "Sokak Arası Tatlar" köşesinin yazarı Melis Çalapkulu'yla yemelerden içmelerden dem vurmak, 6 aylık bir taze anne olarak biraz soluklanmama vesile olmakmış :)

Özeti budur Hamburg'da geçen 3 güzel günün. Ortak noktamız Nivea sayesinde bir araya geldiğimiz yeni arkadaşlarım Melda, Didem, Pelin, Serra, Iraz ve Gözde'ye, tüm samimiyetleriyle bizimle ilgilenip bu güzel seyehate emek veren Nivea çalışanları Aslı ve Duygu'ya ve de Şahika'ya teşekkür etmek isterim.

Fotoğrafsız olmaz tabi, buyrun :

Nivea Haus - Hem Nivea ürünleri satılıyor hem de cilt bakımı vb. hizmetler var.


















Gemiye giriş için kayıt sırasında...














Kamaramın Nivea ürünleriyle donatılmış banyosu...Rihanna'lı özel üretim mavi kutuya dikkat :)


















Bildiğin Rihanna :) Alıp eve götüresim geldi, pek şeker!


















1911'de üretilen ilk Nivea kutusu...














Gemi'deki süslemeler...














Gelelim yemelere içmelere, zira burası bir yemek bloguydu en son bıraktığımda :9

Sarımsak çorbası: İlk defa yedim, çok sevdim. Yoğun sarımsak tadının arkasına gizlenmiş patates vardı sanırım. Bu arada masadaki çatal-bıçak sistemi nefis. Bir askıda herbirinden 10-12 tane olmak üzere çatal-bıçaklar ve peçete-tuz-karabiber masanın ortasında duruyor. Garsona servis aç, servis düzelt derdi yok. Bütün gemilerde böyle mi buraya has birşey mi bilmiyorum. Sevdim...


















Şahane bir sistem daha! İlk günü öğlen yemeğinde büfeye çiğden et-tavuk-deniz mahsulleri, sebzeler, soslar (tatlı ekşi sos, soya sosu vs) ve yarı pişmiş erişte, pirinç çeşitleri dizilmişti. Tabağınıza hepsini birarada alıp aşçıya veriyorsunuz, o da hepsini karıştırıp wok tavasında harlı ateşte pişiriyor. Galiba Moğol işi yerlerde de var bu sistem. Bunu da sevdim...


















İstakoz salatası...














Somon füme...














Vişneli sos ve patates-kestane püresi eşliğinde ördek...














Kapanış sorbe ile...

















İşte böyleee! Zaten sevdiğim Nivea ürünleri artık daha bir sever mi oldum ne? :) Nivea'ya nice mutlu yaşlar ve teşekkürler! Bir başka 100. yaş kutlama etkinliğinde buluşmak üzere, esen kalın!